28 Mayıs’ta yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turu öncesinde Türkiye’deki mültecilere yönelik başlatılan ve nedenlerinden bağımsız olarak ‘hepsini geri göndereceğiz’ tartışmaları ırkçılığın yaygınlaşmasını, mülteci düşmanlığının körüklenmesini teşvik etmektedir. Halka sahte düşmanlar gösterilerek, asıl sorunların ve nedenlerinin üstü örtülmektedir. Bu politika Türkiye’nin ve mültecilerin hiçbir sorununu çözmeyecek, sorunların esas kaynağı olan ‘tek adam sisteminin’ sorumluluğunu ve suçlarını gizlemeye hizmet edecektir.
Milyonlarca insan, Türkiye hükümetinin de dahil olduğu, emperyalist ülkelerin savaş ve talan politikaları sonucu ülkelerini terk etmek zorunda kaldı. Suriye, Türkiye’de bulunan Suriyeliler tarafından değil, ABD-Rusya-Türkiye ve Avrupa devletlerinin çıkar çatışmaları nedeniyle yıkıldı, yakıldı. Bu yıkıma karşı çıkmadan, bu yıkımın faturası esas sorumlulara kesilmeden, toplumun en zayıf halkası olan mültecileri hedefe koymak, insanlığa, uluslararası hukuka aykırı olduğu gibi, emperyalist devletlerin insanlık dışı politikalarına da göz yummak, onay vermektir.
Sorunların kaynağı mülteciler değildir!
Bugün dünyanın dört bir yanında olduğu gibi, Türkiye’de olan mülteciler de en kötü koşullarda yaşamaktadır. Hukuksal, sosyal ve benzeri nedenlerden dolayı, en ucuz işlerde çalışmak zorunda bırakılmaktadır. Binlercesi sağlık vb. gibi kamu hizmetlerinden yararlanamamakta, sokaklarda barınmak zorunda bırakılmaktadır. İşverenler ve sermaye mülteciler üzerinden milyarları kazanırken, işsizliğin-yoksulluğun-kriminal sorunların kaynağı olarak mülteciler gösterilmektedir.
Savaş ve sömürü politikalarıyla milyonlarca insanın yaşam alanlarını tahrip eden ülkelerin başında gelen Avrupa’nın zengin ülkeleri mültecilerin Avrupa’ya gelmesini istemiyor, geri gönderilmeleri işlemlerini hızlandırıyorlar. Akdeniz binlerce mülteciye mezar olduğu gibi, Afrika kıtası da mülteciler için açık cezaevine çevrilmek isteniyor. Kalifiye ve ucuz işgücü olarak çalıştırılabilecek mültecilerin gelmesine izin verilirken, kalifiye olmayanlar da ‘zorla geri gönderiliyor’, ölüme terk ediliyor. Bu insanlık dışı politika hiçbir yerde kabul edilemez.
Mülteciler değil, esas sorumlular cezalandırılsın!
Tek adam rejimi bitsin!
Mülteciliği yaratan savaş, sömürü-yoksulluk, çevrenin tahribatı politikaları devam ettikçe, mülteciliği engellemek mümkün olamaz. Her insan kendi ülkesinde barış ve güvenli koşullarda yaşamak ister. Bunun için asıl olarak bu koşulları yok edenlere karşı sesimizi yükseltmeliyiz. Silah satanlara, zenginlerin çıkarı için savaş çıkaranlara karşı olmalıyız. Hepimiz biliyoruz, Türkiye’ye bu kadar mültecinin gelmesi, Erdoğan hükümetinin dış politikasının sonucudur. İŞİD gibi insanlık dışı örgütler desteklenerek, savaş desteklenmiştir. İnsanlıktan yana olan herkes önce Erdoğan gitsin, tek adam rejimi son bulsun, savaş ve halklar arasındaki kışkırtılan düşmanlık sona ersin demelidir. Bölgede oluşacak barış ortamı, mültecilik de dahil bir çok sorunun çözümünü hızlandırarak, insanların kendi ülkelerinde barış ve güvenli bir ortamda yaşamasının koşullarını sağlayacaktır.
Mülteciler üzerinden yapılan düşmanlaştırma politikalarına son verilmelidir!
DİDF YÖNETİM KURULU